Dijital Dünyada Tüketici ve Marka Olmak
Teknolojinin etkisi ile dijitalleşme her geçen gün hız kazanıyor. Bu yüzden artık birçok alanın dönüşüme girdiğine ve dijitale ayak uydurmaya çalıştığına tanık oluyoruz. Bu değişimle birlikte hayat tarzları ve tüketici alışkanlıklarında ki farklılaşma da dikkat çekiyor. Haliyle şirketlerin tüketiciye nasıl ulaşacakları konusundaki tutumu da değişmek zorunda.
Peki tüketici alışkanlıkları bu süreçte nasıl değişti?
Öncelikle görüyoruz ki artık karşı karşıya olduğumuz tüketici çok daha bilgili, bilinçli ve bir o kadar da şüpheci. İnternet sayesinde ulaşabildiği kaynaklar her geçen gün artıyor. Bu da demek oluyor ki bir ürün veya hizmete ulaşmadan önce karşılaştırma yapabileceği, araştırabileceği ve fikir edinebileceği çok daha fazla yeni alan var. Yeni tüketici dijitali yoğun hayatın içinde kolaylaştırıcı ve kendini ifade edebileceği bir araç olarak görürken aynı zamanda dijital sayesinde markaya dair daha şeffaf ve gerçek bilgilere ulaşabildiğini düşünüyor.
Dijital tüketici tüm dünya için geçerli bir kavram ve Türkiye’deki dijital tüketiciye odaklandığımızda görüyoruz ki nüfusun %74’ü internet kullanıyor ve günde ortalama 7 saatini internette geçiriyor. Özellikle son dönemlerde artan Koronavirüs pandemisi etkisini de göz önünde bulundurursak dijitali daha çok tercih etmeye başlayan bir kitleden bahsediyoruz. Büyük bir çoğunluğumuz gün içinde bizi satın almaya veya bakmaya yönlendirecek çok fazla uyarıcıya maruz kalıyoruz. Deloitte verilerine göre şimdiden dijitalden etkilenip ürünü satın alma oranı %60’a ulaşmış durumda. Yani hiçte azımsanmayacak bir orandan bahsediyoruz. Bu şekilde bakıldığında tüketicinin ürüne ve hizmete ulaşabileceği öncelikli kanallar sosyal medya başta olmak üzere internete bağlı uygulamalar ve web siteleri gibi dijital mecralar olmuş durumda. Yani “dijital” tüketicinin günlük yaşantısının bir parçası diyebiliriz. Dijitalleşmenin küreselleşmeye etkisini de göz önünde bulunduracak olursak her gün değişen trendlerde hızlı karar değişimlerine neden olabiliyor. Hal böyle olunca eskiden tüketicinin tutumunu değiştirmeye yönelen pazarlama şekli yerini anlık davranışları değiştirmeye bırakmaya başladı.
İşte bu yüzden de aranılan ürün ve hizmet kategorisinde markanın dijital mecralarda var olması ve trendleri takip etmesi önemli. Fakat bu trendleri takip etmek ve uygulamak arasındaki ayrımının da farkında olmak lazım.
Markanın sadece dijitalde ulaşılır olması yeterli değil!
Her dijital mecranın hitap ettiği kitle farklı ve bu aşamada markanın hedeflediği kitleye hangi kanaldan ve nasıl bir kimlik ile ulaşmayı amaçladığı önemli bir nokta. Dijitalde var olmak yeni tüketiciye ulaşılabilirlik açısından ilk aşama olsa da, dikkatle planlanması gereken ayrı bir süreç. Çok fazla aktif kullanıcının olduğu bu alanlar bazen tüketici için yanıltıcı da olabiliyor. Veri güvenliği ile ilgili kaygılar ve içerik tüketimine olan talebin artması kurulması gereken dengenin önemini ve ne kadar ince bir çizgide yürümeniz gerektiğini gösteriyor. Bu doğrultuda tüketici tercih ettiği markanın ulaşılabilir, iletişime açık ve dürüst olmasını bekliyor. Yani en temel isteği “güven” ve “samimiyet” diyebiliriz. Bu güven içinde markanın dijital mecrada yaratacağı kendi kimliği ile örtüşen sürdürülebilir doğru içerik oldukça önem kazanıyor. Markayı tüketici ile buluşturacak bu içerikleri oluşturmadan önce de “Bu marka bir insan olsa nasıl biri olurdu?” diye sormakta ve markayı sağlam bir hikaye ile desteklemekte fayda var diyebiliriz.
Kısacası hala dijitalde ulaşılabilir olmayı hafife alan şirket ve markaları zor bir süreç bekliyor. Dışarıdan bakıldığından kolay gibi görünse de markanın fırsatları değerlendirirken süreci en ince detayına kadar düşünmesi ve tüketici ile arasındaki bağı zedelememesi önemli. Biz şuan bunları tartışırken bile arka planda ilerlemeye devam eden dijitalleşme süreci karşımıza yeni ne gibi trendler çıkartacak ve kimler bu yarışın içinde var olmaya devam edecek göreceğiz.